Bu pazar sabahı, kısa bir ziyaret için Üsküdar’daydım. Saat 9’u biraz
geçiyordu. Eve dönmek için arabama bindim, yolun karşısında 18 olduğu
şüpheli genç bir kız hızlı hızlı yürüyor, telefonla konuşurken
gülümsüyordu. Tahmin etmesi güç değil – bu iddialı makyaj, geceden
sarılmış saçlar, bu şık kıyafetler... herhalde şu meşhur Sevgililer
günü buluşmalarından birine doğru gidiyordu.
Cuma akşamı, yeni tanıştığım bir müşterimle, ayaküstü yaptığım sohbeti
anımsadım. Aslında kurumsal kültürden, enerji piyasalarından filan
konuşuyorduk, konu nasıl olduysa birden “evlilik” oldu. Bir insan nasıl
olur da yıllarca aynı kadınla evli kalır merak ediyordu. Çocukluktan
yeni çıkmış bu kızı seyrederken düşündüm; telefonun ucundaki oğlan bu
sabahki randevuyu dün sabah vermeliydi, ya da dün gece, ya da sabahın
5’inde. Çünkü sıradanlık, herşeyin olduğu gibi aşk’ın da düşmanı.
Otellerde tek gecelik özel oda paketleri var, cafe’lerde sevgililer
günü mönüleri, uçak şirketleri bile günü birlik Paris turları
düzenlemiş ve gerçek insanlar plastik romantizm peşinde koşuyor.
Sevgililer günü aslında dündü. Bugünü inkar etmiyorum tabi. Ama yarının
özel bir gün oldğunu unutursanız, bugünün size faydası dokunmaz derim.