
Kimse duymasın istersiniz. Bu yüzden ilan filan vermezsiniz. Hatta rakiplerinizi de ürkütmemek için isminizi bile kullanmazsınız. Üst düzey bir insan kaynağına ihtiyacınız vardır. Kime gidersiniz ? Bir kelle avcısına tabi ki...
Onlardan birini tanıyorum. Çalışma stillerini sürekli değiştirirler ama her zaman farklıdırlar, her zaman şaşırtırlar.
Eğer siz de günün birinde sessizce bir görüşmeye çağırılırsanız, karşınıza çıkabilecek sorulardan birini ödünç aldım, işte buyrun : "...Bu hayatta sahip olabileceğiniz en önemli şey nedir...?" şimdi de bir kopya : cevabınızın hiç önemi yok. Ama sizi dikkatle seyreden bir çift göz şunlara bakıyor olacak : Gözlerinizde bir pırıltı oluştu mu? Gülümsediniz mi? Hayatta önemsediğiniz bir şey olduğunu hissettirdiniz mi? Bunlardan herhangi birini beceremediyseniz, o işi unutun. Cevabınızın ne olduğu hiç önemli değil. Siz hayatta hiç bir şeyi yeteri kadar önemsemiyorsunuz ve işte bu yüzden bu iş için uygun değilsiniz. (Ama bunları yaptıysanız, cevabınız "köpeğim" ya da "ekose eteğim" olabilir. Hiç önemli değil, ilk round'u başarıyla geçtiniz.
Bunu gülümseyerek dinlemiştim. Sonra da bu tuzak soruyu ciddiye alıp düşündüm. Tam o sırada Gül aradı. O benim danışmanım, arkadaşım, uçak yolculuklarında hırsızlıkla suçladığımdır :)
Konuştuk, şımardık, kapattık. Sonra oturdum bunu yazdım. Çünkü bu hayatta sahip olabileceğim en önemli şey, (ve bunu söylerken gözlerimde pırıltılı bir gülümseme var) dostlarımdır.
Bazen günlerce, aylarca görüşmeyiz. Tek bir telefon bile yok. Herkes kendi yolunda. (yo. Aslında hayır. Asla öyle değil :) Günlerce, aylarca görüşmesek bile, tek bir telefon etmesek bile, özlemeyiz, gücenmeyiz, sitem etmeyiz biz.
Insanın "bu hayatta" önemsediği bir şey olması ne kadar güzel.