Kalktım. Sabiha'ya gittim. 9'a bindim. Ercan'da indim.
Bir
araba kiraladım. Dans eden küçük beyaz bulutlar vardı. yol açıktı,
berraktı, üzerimde ince bir gömlek vardı. Derin bir nefes aldım.
Lefkoşa'ya geldiğimde 4'tü. Pasaport'a girdim. güldüm, eğlendim, dinlendim. Sonra akşam oldu, uyudum. Biraz daha dinlendim.
Kalktım. Bir müzeye gittim. Yarısını gezdim, yarısını sonraya
bıraktım. Bir toplantım vardı. Doğu Akdeniz'de bir konuşmam vardı.
İçeri girdim, bir salon dolusu dinleyicim vardı.
Facebook'tan konuştuk, dijital dünyadan, kazanılan milyon
dolarlardan, cennetten ve çalışkanlardan... "Like" iyidir dedim.
"dislike" iyi değil.
Severim Kıbrıs'ı ben. Istanbul, soğuktan donarken, içimi ısıtan
bir kaçamak oldu, kış güneşinin altında iki dilim hellim, bir düzine
güleryüz... (İşte bu yüzden oradaki herkese ve özellikle de Vecdi'ye
sıcak çikolata tadında teşekkürler :)
Sabah 6'da başlar istanbul hayatım, çoğu zaman bir toplantı
bitmeden diğeri başlar bu koca şehirde. Durmak yasaktır, hep bir şey
olur, öğle yemekleri yarım saatten az olur.
...Gloria's'ta oturdum, karşı masadaki 2 kadını seyrettim. 50'den az değildiler, 35'ten çok değildiler.
Büyük şehrin bizden aldıklarını, ada insanının dinlenmiş yüzünde gördüm. Çok isterim - hatta umarım ki biraz ders aldım.
Uçağa
binerken düşündüm. iş hayatımın en yoğun günleriydi ve tam 2 günüm
ofisten uzak geçti. Pişman mıydım ? hiç değildim. Dinlendim. Üstelik
çok şey de öğrendim.
Bir temenni ile ayrıldım bu leziz ada'dan
- beni dinleyenlerden biri, bu adanın ilk gerçek e.ticaret portalını
düşlesin istedim. Gülümsedim ve bindim 10A dedikleri şu koltuğa...
İyki gittim. Tazelendim :)