Kalbinin sesini duymak isteyen insanlar, bazen çok uzun süre beklemek zorunda kalabilir. Ve bazen, gözlerini kapatır kapatmaz o cennet akustiğinde kendini bulabilir.
Ama bu ses, o kısacık sessizlik anında duyulur zannederseniz, ben öyle olduğuna inanmıyorum. Duyduğumuz şey, yıllardır yazılan, en ince ayrıntısına kadar tekrar tekrar değiştirilen, her kelimesi özenle seçilmiş, aralarındaki boşluklar, sessizlikler çok önceden mezurlanmış, kalbine verilmesi için ve sonra da zihninize aktarılması için özenle hazırlanmış bir ses dosyasıdır. (Sadece biz duyarız ve aslında yasaktır, ulu orta anlatmak, tekrar etmek, başkalarına yardım edeceğimizi düşünüp de etrafa saçmak)
Bunun böyle olmasının sebebi, bizim böyle olmamızdır. Biz, gözlerimizi tam bir samimiyetle kapattığımızda, o an'ın değil, 20 yılın, 30 yılın, 40 yılın özetini duyarız. Kalıplaşmış ezberlerimizden, gittiğimiz seminerlerin hipnozlarından, okuduğumuz kitapların ve takip ettiğimiz bilge insanların onlara özel seslerinden arınıp, sadece ve çok özel olarak bize hediye edilmiş, kendi sesimizi duyarız.
Ben... işte buna inanıyorum.