
Bu sabah uyandım. Karşıma çıktı, okudum. Hayatımda bir kez gördüğüm, ışık dolu bir kadının "babalık içgüdülerimi" hınzırca dürtükleyen yazısı. O, bir kaç nefese kalmaz "anne" olacak. (yine) okuyunca hiç şüphe etmeyeceğiniz üzere, harika da bir "baba" var yanında. Bir kaç cümle ileriden başlıyorum yazısına (ki gidip blogunda da okuyun bu leziz yazıyı)
işte adı : Şebnem Eser Akarsu.
işte linki : http://www.benimgibi.net/sana-baba-diye-seslenilmeden-baba-oldun-sen
işte su gibi akan cümleleri :
“…Derslerini
sadece seninle çalışmak istedi, ezberletmedin, hayattan örnekler verdin diye...
Mutfakta geçirdiğiniz zamanların hediyesi, annesinden daha iyi havuç doğrayan
bir kız çocuğu yarattın.
Çiçek ektiniz, bahçeyi biçtiniz, eline almaktan bile
korktuğu basket topu ile gün boyu oynadınız.
Havuzda veya denizde
saatlerce kaldınız, ne kadar saçma sapan aktivite varsa hepsini icat ettiniz.
Buruşan ellerinizi birbirinize gösterip kahkahalara boğuldunuz...
Benim
hiç haz almadığım Recep İvedik taklitlerini saatlerce yapıp, yerlere yattınız.
Güldünüz
de güldünüz, birlik olup beni makaraya bile aldınız.
Gözleriniz dolu dolu
“İkimiz de aynı kadına aşığız” diye şarkı da yazdınız...
Sana
“Baba” diye seslenilmeden baba oldun sen…
An
geldi birbirinize sinir oldunuz...
Küstünüz...
Ama hiç kırmadınız,
kırılmadınız, incitmediniz...
Çekip gitmediniz, arkanızı dönmediniz...
Küçük
küçük kızdınız hep...
Büyük büyük laflar edip pişman olmadınız hiç…
Sana “
Baba” diye seslenilmeden baba oldun sen...
Karnımda iken hareketlerini
hissetmedin, bebek iken kokusunu içine çekmedin, altını temizlemedin, biberonla
beslemedin, hiç kucağına alıp taşımadın, ilk kez yürüdüğünde sana doğru
yürümedi, anaokuluna başladığında sen yanında değildin...
Ama...
Bir
çocuğumuz olsun dedim sana, “zaten var” dedin bana...
Sen ona can verdin. Sen
ona umut verdin, sen ona cesaret verdin... Adaleti, sabrı ve eşitliği
öğrettin...
Kocaman kocaman gülmeyi, büyük büyük düşünmeyi
öğrettin.
Hayatın bir oyun olduğunu ama yaşam savaşının gerçekliğini
gösterdin..
Kendi babasına “duyması gereken” sevgi bizim evimizde hep var
oldu, “Kuzum baban arıyor” diye telefonu uzatan, “Nasılsın babacım?” diyen
çocuğa sevgiyle bakabilen de yine sensin...
Sana hayran oldu, sana aşık oldu,
seni çok sevdi çok...
Sana baba demedi, belki de tek bir kelimeye
sığdıramadığından seni...
Korkmadın mı korktun elbet, ürkmedin mi ürktün
elbet, şaşırmadın mı, afallamadın mı, ne yaptım ben, ne yapacağım ben şimdi
demedin mi?
Dedin elbet...
Ama oldu sevgilim...
Oldu canımın canı...
Sen
çoktan “gerçek bir Baba”...
Sen her şeyden önce sevdiğimiz “en gerçek Adam”
oldun..."