
Suadiye'deyim. Üzerimde beyaz bir gömlek var. Ve yeşil bir kazak. Ve lacivert bir mont. Boynumda ustaca dolanmış uzun bir kaşkol.
Hava soğuk. Üşüyorum. Caddenin kalabalığından kurtulup, sahile doğru koşar adım yürüyorum. Bir an evvel sıcağa sığınmak istiyorum. Bir kaç adım kaldı. Sonra üşümek diye bir şeyi düşünmek zorunda kalmayacağım artık.
Yürürken boş bir arazide cılız bir ateş çarpıyor gözüme. Yaklaştıkça görüyorum. Bitkin bir kadın ve çocuk yaşta bir kız. İncecik bir hırka ve tutuşturdukları bir karton parçasının etrafına uzanan elleri... Nasıl bir zihin ise benimkisi... kaç karton parçası var ellerinde, önce onu arıyorum. iki tane var. İki kez daha yapabilecekler bu yaptıklarını.
Arabam bir kaç metre aşağıda. Her zaman oraya bıraktığım için imtiyazlı bir müşteriyim. Park alanının en başında benim arabam duruyor. Bagajı açıp, aylardır orada, bir kenara fırlatılmış duran eski bir batteniyeyi alıp geri dönüyorum. Ağzımdan çıkan anlamsız cümle : "Örtün şunu üzerinize."
Öfkeliyim. Kime, neye, anlamıyorum.
Bu saçma monolog bittikten sonra utanıyorum. Zihnim sessizliğe uğramak zorunda. Biliyorum. Çünkü sadece orada kendime gelebilirim. Neler olduğunu ancak orada anlayabilirim. Tamam. Şimdi yeniden başlayabilirim. Yenilenen hayata, kaldığım yerden değil, tertemiz bir köşesinden başlayabilirim.
İnsan haklarını ezbere bilmem ben. Ama herkesin karnını doyurma hakkı var. Bunu bilirim. Kürtlerin, Türklerin haklarını o kadar iyi bilmem ben. Ama sokaklar boşaldığında, banklar buz kestiğinde, herkesin sığınma hakkı var. Bunu bilirim.
Kadınlarını döven, sonra da hayatın zorluklarının arkasına sığınan korkak adamların, kendilerini savunma hakları varsa eğer, bu insanların yaşama hakları var. Bağırdıkça sindiren iktidarsız insanların "ezme" hakları varsa eğer... bu insanların "ısınma" hakları var. Kim olurlarsa olsunlar... Onların da "var" olma hakları var.
Bölündükçe uzaklaşıyoruz insanlığımızdan. Ayrıldıkça güçsüzleşiyoruz. Yardım etmek için bile önce saçına, başına, aksanına bakıyoruz. "Aç" olduklarını görmüyoruz. Hangi partiye oy attıklarını merak etmeden edemiyoruz. Önyargılarımız günahlarımızın tohumu olmuş. Fark edemiyoruz.
Sessiz bir zihine ihtiyacımız var bizim. Ön yargılardan, zan'lardan, klişeleşmiş etiketlerden arınmış bir yenilenme an'ına... Ama biz "böyle iyiyiz" diyoruz.
...
(*) Yazdım. Artık hiç yazmamış gibi davranamam. Her ne yapacaksam, onu benimle birlikte yapmak isteyen herkese kapım açık.