
Bugün, eskiden Avrasya Maratonu diye bilinen ama artık "Istanbul Maratonu" diye sesleneceğimiz harika bir geleneğin basın toplantısı vardı. Spor A.Ş. ve IBB ile birlikte Vodafone adına biz de oradaydık.
Yo. Hayır. Bu bilindik bir "biz ne işler yapıyoruz" yazısı olmayacak. Şu anlatacağım olmasa, burada bile olmayacaktı.
Sayın Belediye Başkanımız, şüphesiz çok yoğun bir programı olan, açılıştan açılışa koşan ve yapması gerekenleri yapmak zorunda olan bir adam. Gazeteciler, sponsorlar, eşler, dostlar, partiden arkadaşlar... herkesle ilgilenip, her daim gülümsemek gerek. "Yorulmadınız mı?" dediğimde "Başkanlar yorulmaz" diyecek kadar da nüktedar bir adam.
Bana göre partiler üstü bir kimliği var. Diyelim ki temsil ettiği partiye karşı bir önyargınız var. Sizi temin ederim, 10 dakika sohbet edin, üzerinizden alınır o önyargı. Herşeyden önce "iyi bir insan" o. Hayatın içinden bir insan.
Bugün herkes o'na yollardan, seçimlerden, spordan, ordan burdan, bilindik şeylerden sorup, hak ettikleri cevapları alırken, genç bir hanım "sağlıklı beslenme" ile ilgili bir sohbet açtı. Başkan başladı anlatmaya. "Üşenmeyin" dedi. "Yoğurdu mayalayın" Hiç bir yoğurt 1 ay bozulmadan kalamaz. Bozulmuyorsa, o yoğurt, yoğurt değildir. 30 tane katkı maddesiyle paketlenmiş bir şeydir." Sonra nasıl mayalanır, maya nereden alınır, vücuddaki antikorların yoğurtla arası nasıldır, anlattı da anlattı...
...ve seyrettim 30 cm uzaktan. Deminki politikacı gitmiş, yerine komşunuz olsa bütün gününüzü beraber geçirmek isteyeceğiniz samimi bir adam gelmişti. Zamanı da unuttu doğrusu. Bir sürü kamera, biraz uzakta o'nu bekleyen makam aracı, uğurlamak için ayakta duran onlarca insan, bürokrasiye uygun bir hazır ol'da beklerken, Kadir Topbaş, kuru maya'yı nereden bulacağımızı anlatıyordu bize.
Uzun ve güneşli bir gündü benim için. Anladım ki, doğal olanı seviyorum ben.