
Hayatın boyunca karşılaşacağın en büyük çelişki, muhtemelen hayatın ta kendisidir. Bağırmayı öğreniriz biz, ve hemen arkasından susmayı. Yemek yemeyi öğreniriz ve diyet yapmayı. Aşk için gururu ayaklarımızın altına almayı öğreniriz, terk edilince de gururlu olmayı. Hayat, çelişkilerle doludur. Öğreniriz ve öğrendiklerimizin tersini öğreniriz. Öğrenmenin sonu yoktur derler ya. İşte bu yüzden.
...Ama herşeyden önce "istemeyi" öğreniriz. Çünkü sahip olmanın tek yolu budur. Karnımız acıkırsa ve annemiz uzaklardaysa, "yemeğe kavuşma sanatı" tek başına öğrendiğimiz ilk şeydir. Bu, konuşmaktan, yürümekten, dans etmekten bile önce gelir. Ve bu muazzam keşif, daha ilk deneyimimizde bizi zafere kavuşturmuştur ya, biz artık iflah olmaz bir "isteyiciyizdir" - bundan vaz geçenimiz, yavaş yavaş "biter"
Bunu bilmeyen okullar, öğretmenler, din adamları ve kaşifler... Bunu bilmeyen ebeveynler, ablalar, kardeşler... alırlar bizi karşılarına ve derler ki : Her istediğin olmaz.
İyi niyetlidirler. Kendi deneyimlerine bakıp hayat bundan ibaret zannederler. Ezberledikleri her şeyi, sizi büyük bir felaketten korumak için seferber ederler. Onlar, aslında... iyi niyetlidirler.
Ben se şöyle düşünürüm : Istemek, yaşamak demektir. Bugün yolu psikoloğa düşen hemen herkes, hayattan beklentilerinin azaldığından, canlarının hiç bir şey yapmak istemediğinden, yaşadıkları an'dan zevk almadıklarından yakınmıyor mu ? Ve hemen her psikolog, gri hücreleri arttırıcı, küçük pembe haplardan vermiyor mu onlara ? Renkleri ne olursa olsun o hapların, "isteme" fonksiyonlarınızı, kimyasallarla dürtmeye çalışmıyor mu ? İstemekten vaz geçene ne oluyor görmüyor musun ?
İstemeye karşı değilim ben. İste ! Yeter ki aklınla değil, kalbinle iste. Başkalarının istediklerini değil, kendininkileri iste.
İstemek iyidir. İstemekten vaz geçme !