DİALOG

Etiketler : Etiket Yok Kategoriler : Kategorilenmemiş Yorumlar : 0 Yorum
5
Feb

Eğitim sistemi ile ilgili endişesi olmayanımız var mıdır ? Sadece ülkemizde değil dünyanın neredeyse heryerinden milyonlarca aileyi denek edinseniz, arayıp sorsanız, "herşey çok iyi" diyenlerin oranı %1'den fazla mıdır ? Şanslı azınlık bir kenara, okula giderken bildiklerimizin çoğunu - çocukluk neşesini, yaratıcılığı, istediğini samimiyetle isteyebilme yeteneğini - saflığını - özür dileyebilme kabiliyetini - kaybetmeyenimiz var mıdır ?

Peki neden böyle ? Çocukları okula gitme yaşına gelmiş milyonlarca insan, bile bile ve imkanları varsa milyonlarca lira ödeyerek, bu sistemin içine nasıl girecek ? Başka şansları var mı ?

Çok eski zamanlarda, ilk "okul" kurulduğunda, amacı "bildiklerini hatırlatmak" ve öğrencilerin, gelecekte hayat şartları ne olursa olsun bunları hiç unutmamalarını sağlamak ve öncelik bu şartlarda olmak suretiyle, onları yeni bilgilerle tanıştırmak, ezberden ve zan'dan özgür kılmak ve böylece arkalarından gelecek neslin, insanlığı daha yüksek bir medeniyete taşımalarına olanak sağlamak idi. 

Modern zamanlar, tıpkı modern insanların egoları gibi, bizi kesin doğrulara ve kesin yanlışlara sürükledi. Dinlemek yerine konuşmak moda oldu. Eğitim sistemi, yayınladığı ve forse ettiği kitapları ve kadrolarına dahil ettiği eğitmenleri ile, yepyeni beyinleri ve olağanüstü potansiyellerini aldı ve kesin doğrulara (ve kesin yanlışlara) yöneltti.

5 yaşındayken herşeyin mümkün olduğuna inanan o olağanüstü çocuk, 7 yaşında düz çizgilere, 10 yaşında sınır çizgilerine mahkum edildi. Artık doğrular kesin ve net'ti. Herkes haklı olamazdı. Çatışmalar kaçınılmazdı.

Oysa yaratıcılık çatışmayı sevmez. Empati, kesin doğruların varlığına inanmaz. Herşeyin mümkün olduğuna inanmayan bir yazar, asla Shakespeare olamaz. 

Hal böyleyken, eğitmen, herşeye rağmen büyük bir sorumluluk almak zorunda. Bizler reklamcıyız, muhasebeciyiz, doktoruz, işletmeciyiz. Yaptıklarımızdan ve dokunduklarımızdan sorumluyuz. Ama eğitmenler daha büyük bir gemiyi limana yanaştırmak zorunda. 

İlk öğretmenlerden biri, gene kendisinin yetiştirdiği bir profesör ile, eğitim sektörüne ve eğitmenlere çok önemli bir ipucu bırakmıştır aslında. Eminim bir çok yolu vardır. Bir çok cevabı olan bir sorudur bu. Ama bazen, en yeni öneriyi yapabilmek için en eskiye bakmak gerekebilir. 

Academia'nın tiyatro salonunda bir çok öğrencinin huzurunda sahneye çıkan bu okulun kurucusu, kendini tanıtmış ve bir teoriyi savunmuştur. Sonra aynı sahneye, öğrencisi olan bir Profesör'ü davet etmiş ve bambaşka bir bakış açısını dinlemiş ve bittikten sonra şöyle demiştir. "Umarım, bu iki çok farklı bakış açısı, sizin eğitiminize katkı sağlamıştır" (meraklısı için : Dialogue between Plato and Aristotle) 

(Bu okulu ben kurdum, bu benim çırağımdır, umarım doğru kararı verirsiniz filan dememiştir.) "Umarım, duyduklarınız faydalı olur" demiştir.

Dün gördüğüm ve paylaştığım bir klip üzerine yazdım bunları. Güçlü hissettiğim bir konu idi. Aynı fikirde olmayabiliriz. Ama umarım faydalı olur. 

 

 

Yorumlar

Yorum Eklenmemiş...

Yorum Yaz

Adınız: *
E-Mail Adresiniz: *
Web Sitesi:
Yorum: *
Güvenlik Kodu: *
 
Arama
  Ara
Twitter
Tag Bulutu
Yazar Cafe
Takvim
<March 2023>
SMTWTFS
2627281234
567891011
12131415161718
19202122232425
2627282930311
2345678
Bağlantılar