
Özlem’le çok eskilere gideriz. Bazen de çok yenilere… bir kaç yüzyıl geri gider, asırlar boyu ileriye…
Serkan’la ilişkimiz “0”lar ve “1” ler gibidir. Bazen “bir” oluruz, bazen “sıfır”.
Eser’in ilk sunumunu, 15 yıl once, Bandırma’da bir telefon kulubesinde dinledik. O gün bugün hep bizimle.
Aaron dedin mi orda dur ! Como’da, gölün kenarında, küçük ahşap bir masanın etrafında. Kapat gözlerini ve gör bizi; Aaron, George ve ben… (School Of Learning, ne zaman yenileneceğini bilir. Sormaz bize, kendi kararını kendi verir. Bu sene, göl kenarında, o ahşap masanın üzerinde…)
…Ve başladı. 32 özel ruh ile biraraya geleceğimizi biliyorduk da, onları görür görmez tanıyabilecek miydik ? Onlar için yeterince iyi bir ev sahibi olabilecek miydik ? Biz beşimiz, onlar için bir olabilecek miydik ?
İyi bir sunum yapabilmenin tek yolu, hazırlıksız bir sunum yapabilmektir derler. Hazırlıksız bir sunum yapabilmenin tek yolu… öncesinde çok iyi hazırlanmak. Ben kendimi göremem ama “birlerimi” gördüm işte. Onlar kalpten anlatan, gözlerini kapar kapamaz “the other side”dan taze meyveler sunan, gülen, dans eden, eğlenen ve eğlendiren meleklerdi. Hiç acıkmayan, yüksek iradeyle beslenen, uzaktan seyrederken içimi kıpır kıpır eden, herşeyimle güvendiğim elçiler…
Bütün bir haftasonunu okul için feda etmiş insanlardı onlar. Çıktılar, anlattılar, olmadı, bir daha anlattılar. Yemekten sonra müzik yaptılar. Çaldılar, söylediler, bize söylettiler, bizle söylediler. Yetmedi. Ertesi gün gene geldiler, koltuğa oturdular, inandıkları oldular, bizi biz yapan değerlerle… işte tam karşımızdaydılar. Koca bir şirketi 20 dakikaya sığdırdılar.
Futbolun darmadağınık günlerine rastladı bu haftasonu. Kapıda gazeteciler, lobide kulüp başkanları. Aldırış etmediler. Bizi evlerine aldılar. Soyunma odalarına, salonlarına, hatalarına ve en içten anılarına…
Yazarken fark ediyorum, “onlar” demek ne kadar saçma, ne kadar yalan. “Biz” demeliyim bundan sonra. “Biz” nasıl da umursamadık uykusuz kalmayı, sunum yaparken ne kadar heyecanlıydık. Burnumuz kanadı, ne çok üzüldük. Ve iyki vardı şu sinir bozucu müzik. O olmasa yıllarca konuşur gene de bitiremezdik bu haftasonunu.
Heeey! O zaman, bir dakika durun gene. Madem ki bitiremezdik, o zaman hadi gelin bitirmeyelim. Yaşam kadar sürsün… ve yaşam için sürsün bu aldığımız nefes.
Herşey “şimdi” olsun !